5 Nisan 2012 Perşembe

TULUM


TULUM
Üflemeli bir çalgı olup; Deri, Nav ve Ağızlık olmak üzere üç kısımdan oluşmaktadır. Deri kısmına hava depolanır ve koltuk altından bastırılarak Nav kısmına hava gitmesi sağlanır. Nay ise ezginin çalındığı bölüm olup Analık ve Dillik adı verilen iki kısımdan oluşmaktadır. Ağızlık kısmı ise tulumun deri kısmına hava göndermeye yarayan bölümdür.

Tulum yurdumuzda Trabzon, Rize, Artvin, Erzurum, Kars'ta, Kuzey ve Doğu Anadolu Bölgesinde ve Trakya bölgesinde kullanılmaktadır. Genellikle kuzu ve oğlak derisinden yapılan tuluma Trakya'da Gayda adı verilmektedir.

TAMBUR

TAMBUR
O smanlı müziğinin en gözde telli ve mızraplı çalgılarından biri, belki de en önemlisidir. Çok eski bir tarihi olan “Tambur” için “Kopuz”un geliştirilmiş biçimi olduğu yönünde görüşler olduğu gibi ilk biçiminin antik dönemlere kadar uzandığı yönünde görüşler de vardır. Yine bir başka görüş, “Tambur”un, bağlama ailesinin ilk halinin gelişimi ve değişimi ile oluştuğu yönündedir.

Kökeni Arapça "tunbur" olan sözcüğün, Sümer dilinde gene yarı küremsi gövdeli ve uzun saplı bir telli çalgının adı olan "pantur" dan geldiği öngörüsü vardır. Ayrıca çok eski çağlardan beri çeşitli uluslar tarafından derili vurmalı çalgılar için kullanılan (tabla, tabl, tabıl, tabul v.b.) sözcükten türediği görüşü de vardır. Oysa Hitit uygarlığında “TIBULA” isimli bir çalgıdan söz edilmektedir. Bu çalgının büyük olasılıkla uzun saplı telli bir çalgıya ait olduğu görüşü yaygındır. Bu çağdan kalan metinlerde, bu çalgının eşliğinde şarkı söylenmekte ve dans edilmekte olduğu vurgulanmıştır. Tüm bu bilgiler bizlere, “Tambur” kelimesinin kökeninin Hitit ve Sümerlerin yaşadığı çağlara kadar gittiğini göstermektedir. “Tambur” sözcüğü, sonraları İran'da ve Orta Asya'da, daha çok bağlamaya benzeyen armudi gövdeli, uzun saplı çalgıların da ortak adı olarak kullanılmıştır. Asya Türklerinin bugün de kullandıkları benzer çalgılar, “tambura”, “dombra” gibi adlar ile anılırlar. Özellikle Avrupalı gezginlerin (örn. Charles Fonton ve Toderini), sapındaki perde bağları nedeniyle Türk müziği ses sistemini gözle görülür biçimde yansıttığını yazdıkları “tambur”, günümüzde yalnızca Türkiye'de kullanılan belki de tek çalgıdır. Bu çalgın??n göç yolları ile Avrupa’ya geçtiği ve XII. ve XIII. yüzyıllarda kullanıldığı ve daha sonra da terk edildiği bilinmektedir.

Bu çalgı, Osmanlı müziğinin tarihsel süreci içinde gelişmiş ve özellikle XVII. yüzyılda en gelişmiş biçimini alarak, bu müziğin en vazgeçilmez çalgılardan biri olmuştur.

“Tambur”un gövdesi, ahşap dilimlerin yan yana yapıştırılmasıyla elde edilen bir yarım küre biçiminde olup çapı 35 cm kadardır. Yaklaşık 104 cm olan sap, bir takoza gömülerek gövdeyle birleşir. Burguluk sapın uzantısıdır. Gövdenin kenarındaki delikli tel takozundan çıkan tellerin her biri, köprüyü aştıktan ve sap boyunca uzandıktan sonra, genellikle kemikten yapılan ve sapa kakılan çentikli baş eşiği ve bitişiğindeki yine kemikten yapılıp sapa kakılan delikli eşiği geçip burgusuna bağlanır. Genellikle ardıç ağacından yapılan köprü, oldukça ince bir çam (genellikle köknar) levha olan göğse basar. Tellerin basıncı, köprünün altına rastlayan bölümünde göğsün çukurlaşmasına yol açar. Sapın altı yuvarlak, üstü düzdür. Perde bağları eskiden bağırsak kirişten yapılırken günümüzde, büyük oranda naylon telle bağlanmaktadır. “Tambur”un perde sayısı 45-55 arasında değişmektedir. Tambur çalan bazı ustalar, 64 ve hatta 65 perde bağlayarak, bazı makamların birçok perde üzerine taşınmasını (transpoze edilmesini) kolaylaştırmak istemişlerdir. Bilinen en eski halinde iki tel olan “tanbur”a günümüzde genellikle yedi tel takılmaktadır. Ancak XVIII. ve XIX. yüzyıl “tanbur”larında sekiz tel bulunmaktaydı.

“Tambur” mızrabı çoğunlukla bağadan (kaplumbağa kabuğu) yapılır. Yaklaşık 12 cm uzunluğunda, 9-10 mm eninde ve 1-1,5 mm kalınlığında esnemez bir çubuk olan mızrabın iki ucu da kullanılır. Ancak iki uç, farklı tınılar elde edebilmek amacıyla birbirinden biraz farklı yapılır. Sağ elin baş, işaret ve orta parmakları ile tutulan mızrap, tellere geniş yüzüyle değil, diklemesine dar yüzüyle vurulur. Bu vuruş, çalgının tok ses vermesini sağlar. XVI. yüzyılın sonlarına değin Osmanlı saray müziğinde ayrıcalıklı bir yer tutan kopuz dışında, günümüzde mızrabı böyle tutulan başka çalgı yoktur.

Bir mızraplı çalgı olmasına karşın Tamburi Cemil Bey tarafından ilk kez uygulanan mızrap yerine “yay” kullanılması, hemen benimsenmiştir. Bu çalgının eski seslendirme tekniklerinde, “çelik” ve “bakır” tellere bir kez vurulur ve tellerin titreşimi kaybolmadan olabildiğince fazla perde kullanılarak ezgi seslendirilmeye çalışılırdı. Böylece insan hançeresine benzetilme uğraşı verilirdi.

1 Nisan 2012 Pazar

UD



Ud
T ürkiye'nin yanı sıra, Tunus, Fas ve Cezayir de dahil olmak üzere bütün Arap ülkelerinde, İran'da ve Ermenistan'da aynı adla kullanılan iri gövdeli, kısa saplı telli bir çalgıdır. (İran'da “barbat” adıyla da bilinir ve Avrupa’nın “Lavta”sına benzer)

Bugün Türkiye'de kullanılan “ud”un, diğer ülkelerdeki “ud”lardan hemen hiçbir yapısal farkı yoktur. Anacak şunu da belirtmek gerekir ki, Arap “ud”larının gövdeleri genellikle biraz daha iridir ve göğüslerinde de çoğunlukla, iki küçük bir büyük delik yerine tek büyük delik vardır. Gerek Türk, gerek Arap, İran, Ermeni ve Yunan (uti) “ud”larında, bu dairesel göğüs delikleri birer gül ile süslenir. “Ud”, bugünkü yapısını, bir iki küçük değişiklik dışında, yaklaşık bin yıldır korumaktadır. Çalgının insan kucağını dolduran büyük armudî gövdesini, 20 kadar hilal biçimli ahşap dilim oluşturmaktadır. Kısa, yassı sap, bir takoz aracılığıyla gövdeye takılır. Burguluğa doğru daralan sapın, gövde ile birleştiği yerdeki genişliği yaklaşık dört parmaktır. Sapla yaklaşık 45 °'lik bir açı yapan burguluk, belli belirsiz bir S çizer ve burgular, buna yandan girer. Bam teli dışındaki beş tel ise çifttir. En alttaki iki çift, eskiden bağırsaktan yapılırken günümüzde ise misinadan üretilmektedir. Diğer teller, ipek üstüne gümüş veya bakır sargılıdır. Her tel, doğrudan göğse yapışık tel takozundan ( “ud”da bu aynı zamanda ana eşiktir) çıkar, burgulukta sapın birleştiği yerdeki baş eşikten aşarak kendi burgusuna sarılır. “Ud”un göğsü, yaklaşık 1 milim kalınlığında, ladin ağacından düzgün elyaflı bir levhadır. Göğsü alttan destekleyen çıtalara “balkon” denir. Balkonların yerleştirme düzeni, çalgının sonoritesi ile yakından ilgilidir.

Geçmişte tel olarak, kiriş ve içi ipek, dışı gümüş tel sarılı “sırma tel”ler kullanılırdı. Bugün kiriş tellerin terini naylon teller almıştır. “Ud” önceleri tavuk ve kartal kanadı ile çalınırdı. Bazı ustalar, sert köseleden ya da kiraz kabuğundan yapılmış mızraplarda kullanmışlardır. Günümde ise plastik mızraplar kullanılmaktadır.

Oturularak kucağa alınan “ud”un gövdesi, üstten sağ kol ve alttan sağ sıkıştırılarak tutulur, sağ eldeki mızrap ile çalınır. Tellere sol el parmakları ile basılır.

Daha önce de çeşitli dönemlerde kullanılmış olmakla birlikte, kesin olarak XIX. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı müziği çalgıları arasındaki yerini almıştır.

NEY

NEY
Ney, Sümerlerden beri bütün Türk topluluklarında sürekli görülmüş olan üflemeli çalgıdır. Benzer örneği Aztek Kültür'ünde de bulunmaktadır.kaynak belirtilmeli Kaşgarlı Mahmut, Divân-ı Lügati't-Türk adlı Türk Kültür ve Dil'ini anlatan eserinde, Sagu denilen, "Erler" için düzenlenen, ölüm, erdem ve acıları anlatan tören'lerde kullanıldığını aktarmıştır.

"Ney", yakın zamanlarda Farsça'ya geçmiş olup nâ veya nay (kamış) adını almıştır. Arap toplumunda'da üflemeli çalgıların hemen tümü için kullanılan mizmâr sözcüğü ise, (nefes borusu, ses organı anlamında) Ney için de kullanılmıştır. Türkçe'de ise hemen her zaman Ney olarak anılmıştır. Kavimler Göçünden çok eski zamanlardan kalan, Runik Harfler'in aslının henüz anlaşıldığı; Proto Türk Yazıtları zamanından kaldığı düşünülen kültür'izleri gibi miras kalmış olan, çok az kültürel öğelerin devamı olarak ise, bugünkü Romanya'da nayu olarak Ad'landırılır..

Sümer toplumunda M.Ö. 5000 yıllarından itibaren kullanıldığı sanılan bu çalgıya ait elimizdeki en eski bulgu, M.Ö. 3000-2800 yıllarından kalan bugün Amerika'da Philadelphia Üniversitesi Müzesi'nde sergilenen Ney'dir. Çalgının o dönemlerde de dinsel törenlerde kullanıldığı sanılmaktadır. Günümüzde Ney, Türk sazı olarak anılmaktadır ve tasavvuf müziğinin bir sembolü haline gelmiştir. Bir müzik aleti için kullanılan çalmak yerine, Ney için üflemek tabiri kullanılır. Burada üflemenin mecazi bir anlamı vardır. Kaynağını İslam'da Allah'ın insanı yaratırken ruhu üflemiş olmasından alır.

GAYAGEUM

Kore geleneksel müziğinde kullanılan kanuna benzeyen 12 telli çalgı aletidir.
Kore nin manevi ve kültürel değerleri arasındadır.12 telli uzunca bir kanundur. Çin in Gaya Krallığına ait bir enstrümandır. 3. yüzyıldan önce bulunduğu tahmin edilmektedir. Gayageumun iki türü vardır: pungyu gayageum (beopgeum olarakta bilinir.) saray müziklerinin hemen hemen hepsinde kullanılırdı. telleri arasındaki boşluklar daha fazladır.
sanjo gayageum ise sanjo türü müzikte ve halk müziklerinde kullanılırdı.

LİR

LİR
 Kaynağı eski Yunanlılara dayanan “U”harfi şeklinde ağaçtan oyulan, çırpma telli bir çalgı aleti. Tıp ilminde, beyin üçgeninde, iki arka kordonların boş kısımlarına ve ammon boynuzlarını birleştiren enine liflerin hepsi bu isimle anılmaktadır.

Bu müzik aleti, ilk önce yarım küre şeklinde, içi boşaltılmış kaplumbağa kabuğunun iki ucuna karşılıklı olarak yerleştirilen 3 kirişin gerilmesiyle ortaya çıkmıştır. Daha sonra modern hale sokulan, lirin kirişleri (telleri) beşe çıkarılmıştır.

Lir; on üçüncü yüzyılda İtalya'da kullanılmıştır. Bazı rivayetlerde keman bu müzik aletinin kaynağı olarak anlatılır. Şekil itibariyle kemana benzer. On dördüncü yüzyıllarda Pleiçde şairleri şiir okurken telli ve yaylı olan bu müzik aletini kullanmışlardır.

Lirin özelliği parmaklarla çalınır ve kucakta iki diz arasında tutularak ses verdirilir. “İnsanların duygularını anlatma” anlamına gelen “lirik” kelimesinin şiir dünyasında yer alması, bu müzik aletine dayanır. Daha sonra bu şiir türü de şairler arasında yayılmıştır.

Lir sözü, 18. yüzyılın yarılarına doğru motif ve dekoratif sanatına da girerek “Lir motifi” olarak ahşap bina duvarlarını süslemede kullanılmıştır.


BİLGİ TEKNOLOJİLERİNİN TOPLUMSAL ETKİLERİ


BİLGİ TEKNOLOJİLERİNİN TOPLUMSAL ETKİLERİ
İnsanoğlu yaşamın ilk yıllarından beri sürekli olarak doğadan faydalanmak istemiştir. Kendi işlerini kolaylaştırmak için bilgisini doğanın üzerinde kullanmış düşünme yetisi ile diğer canlılara üstünlük kurmuş ve
Dünyanın yöneticisi konumuna gelmiştir.insanoğlunun bu çabaları yeni bilgiler üretmesine; bu yeni bilgilerin yaşamında kullanılmasının gerekliliği ise yeni teknolojileri icat etmesine yardımcı olmuştur.Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişte insanlığın yaşadığı değişim ve gelişim , sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişte daha radikal biçimde olmaktadır.
Bilgi , yaşadığımız dünyayı dünyayı küresel bir köy haline getirmiştir.Bilginin beraberinde getirdiği yeni bilgi teknolojileri de toplumların hem ekonomik hem de sosyal gelişim ve değişimlerinde büyük etkiler doğurmuştur.Günümüzde özel iş yerlerinden kamuya ait devlet kurumlarına, bankacılıktan sağlık kuruluşlarına askeri kurumlardan eğitim kurumlarına kadar tüm alanlarda bilgi teknolojileri yaygın bir biçimde kullanılmakta gittikçe daha da benimsenmektedir.
BİT sadece sanal dünyada bulunan gerçek dışı bir şey değildir. Bu teknolojiler bizim yaşantımızla iç içe bulunmaktadır.İş hayatımızdan eğlence hayatımıza eğitim hayatımızdan boş vakitlerimizi değerlendirme yaşantılarımıza kadar tüm hayatımızda BİT yer almaktadır.
BİT nin meydana getirdiği değişiklikler dünyada çoğu ülkelerin politik ekonomik ve sosyal yapılarında önemli değişiklikler meydana getirmektedir. Sanayileşmiş uluslarda, ekonomik temel yapısı sanayiden bilgiye doğru kaymaktadır.Bu değişiklikler aynı zamanda iş alanlarında yeni bilgi ve becerileri de gerektirmektedir.BİT çalışmanın doğasını ve çoğu meslek ve iş alanlarında gereksinim duyulan beceri türlerini de değiştirmiştir.Diğer yandan, bundan on sene önce olmayan iş alanlarını oluşturmuştur.BİT beceri gerektirmeyen veya az beceri gerektiren işçilerin yerlerini almıştır. Örneğin ileri düzey dijital ve endüstriyel teknolojide kullanılan tarım araçları daha önceden bu işi yapan çok sayıda az becerikli tarım işçilerinin yerlerini almıştır.Kanada da yapılan bir çalışma ileri düzey teknoloji şirketlerinin iş alanının sadece %10’unun vasıfsız işçilerden oluştuğunu ortaya koymuştur.
Geçmişte insanlık hayatında yer tutan meslekler artık kaybolmaya yüz tutmuşlardır.Özellikle güce ve tekrara dayanan meslekler, günümüzde yerlerini teknolojilere bırakmışlardır.Eskiden güce dayalı olarak yürütülen tarım, şimdi teknoloji ürünleri kullanılarak daha rahat biçimde yapılmaktadır. Bunun yanında uzun öğretim süreçleri sonunda öğretilip yapılabilen bazı meslekler daha az beceri ve bilgisayar desteği ile daha hızlı olarak yapılabilmektedir.
Diğer yandan BİT, yeni iş alanları da doğurmuştur. Bilgisayar satış ve tamirinden bilgisayar programlamaya bilgisayar öğretmenliğinden web sitesi tasarımcılığına bir takım yeni meslekler ortaya çıkmıştır.
BİT, yaşamı daha kolay ve yaşanabilir duruma getirmiştir.ATM’ler bankalarda oluşan kuyrukları azaltmakta,istenilen vakitte para çekmeye olanak sağlamaktadır.Bilgisayar sistemleri evler için eğlence ve öğretme etkinlikleri sağlamakla ve internet dünya çapında bilgi alışverişine izin vermektedir.BİT, nerede olurlarsa olsunlar ailemiz ve arkadaşlarımızla iletişime geçmemize olanak sağlamaktadır.Elektronik posta ve video konferans çok zaman harcayan ve tehlikelerle dolu olabilen iş seyahatlerini azaltmıştır.İnternet üzerinden düzenlenen öğretim etkinlikleri ile zamandan ve yerden bağımsız ve yaşam boyu öğrenmeler sağlanabilmektedir.
Yine alanında uzman bir öğretim elemanının bulunduğu yerden uzak mesafede diyebileceğimiz başka ülkelerdeki öğrencilerine ders verebilmesine olanak sağlamıştır. Dünyada meydana gelen olaylardan anında haber alma olanağı sunulmaktadır.Daha önce tanımadığımız insanlarla tanışma, onlarla iletişime geçme hatta birlikte proje yürütme olanağı doğmuştur. Mobil telefonlarla hareket halinde olanlara GPRS teknolojileri ile de internet’e ulaşılabilmektedir.İnternet yeni çıkan müzik albümleri ve filmlerden haberdar olma ve onlara kısa yoldan ulaşma şansı doğurmuştur.
Bununla birlikte bilgisayarlar yasal olmayan yöntemler için de kullanılarak yeni suç alanları ve suçlular ortaya çıkarmıştır Bilgisayar korsanları ve virüsler yapılan ve yapılmakta olan işlere büyük zararlar vermişlerdir.
Bilgisayar korsanları yazılım geliştirenlerin haklarını almışlar,bilgisayarların bozulması uygun olmayan durumlar meydana getirmiştir.Bu konuda daha ayrıntılı bilgiye bir sonraki bölümde erişebilirsiniz.Bilgisayarlar ayrıca insan sağlığı için olası yeni tehditler de oluşturmuştur.
BİT toplum üzerinde meydana getirdiği etkiler aşağıdaki gibi sıralanabilir.
· Kurumların verimliliğinin artması
· Çalışanlara daha yüksek bir yaşam standardı
· Güvenli çalışma ortamları
· Daha kısa çalışma zamanı ve daha uzun boş vakit
· Teknolojiye dayalı suçlarda artış
· Sunulan hizmetlerde gelişme
BİLGİSAYAR KULLANIMINDA SAĞLIK VE GÜVENLİK
Bilgisayar kullanımının insan sağlığına doğrudan ya da dolaylı büyük faydaları vardır.Bir iş toplantısı için evinden çıkıp hava kirliliğine maruz kalıp, trafikte can ve mal kaybı tehlikesi yaşamının, bir de üstüne hijyen olmayan taşıt ve ortamlarda bulunmanın insan sağlığı için ne kadar tehlike taşıdığı bilinmektedir.Oysa bilgisayar ve internet teknolojileri kullanılarak video konferans yapılabilir ve bu seyahat a gerek kalmayabilir. Bu bölümde bilgisayar kullanımının insan sağlığına getirdiği sayılamayacak kadar çok olan faydalarından değil, insan sağlığında oluşturabileceği olası riskler üzerinde durulacaktır.
Günümüzde bilgisayar teknolojilerinin kullanılmasının insan sağlığı bakımından bazı riskler doğurabileceği toplumun büyük bölümü tarafından kabul edilen bir gerçektir.Sağlık sektöründe kullanılan teknolojilerinin bile insan sağlığına verebileceği zararlar olabilmekteyken diğer alanlarda hiçbir riskin olmayacağını söylemek güçtür.
Birçok meslekte bilgisayar kullanımının zorunlu olduğundan ya da alışveriş, haber, eğlence, araştırma yapma gibi çeşitli etkinlikleri gerçekleştirmek için, insanoğlu bu teknolojilerle sürekli karşı karşıya kalmaktadır.Bilgisayarlardan kaçmak değil, onları bilimsel verilerde gösterildiği gibi kullanabilmek gerekir.Günde ikişer dakikadan iki defa dişlerimizi fırçalarken uzmanların talimatlarına uyup hem diş fırçamızı, hem de kendi sağlığımızı koruduğumuz gibi, bazı günler bir saat, bazı günler beş saat, bazı günler on saat ya da daha fazla süre başında vakit geçirebileceğimiz bilgisayarların kullanımında da dikkat etmemiz gereken durumların olması gerekmektedir. Bilgisayarlar kullanma ilkelerine uygun olarak kullanıldığında, yaşanabilecek olası rahatsızlıkların asgari düzeye indireceği unutulmamalıdır.Bu durumda fayda-zarar analizi yapılırsa, bilgisayar kullanımının günlük hayatımıza ne kadar verimlilik kattığı çok açık bir biçimde görünecektir.
Bilgisayarı hiç kullanmamak, yetersiz kullanmak ya da uygun biçimde kullanmamaktan meydana gelebilecek rahatsızlıkları iki ana başlıkta toplamak olanaklıdır:Ruhsal sorunlar ve fiziksel sorunlar.
RUHSAL SORUNLAR
Teknoloji korkusu: Teknolojinin gelişmesi ile birlikte, onun etkileri de bireyin yaşamına doğrudan ya da dolaylı olarak girmektedir Bu durum bireyde psikolojik tepkiler uyandırmaktadır Bu tepkilerin biri olan teknoloji korkusudur. Böyle bir korku yaşayanlar, teknolojiyi kullanamadıkları için hem öğretim hem de meslek süreçlerinde başarısız olmaktadırlar. Bu başarısızlık onlarda teknolojiyi etkili biçimde kullananlara karşı olumsuz duygular beslemelerine ve onlar karşısında kendilerini ezik hissedip ruhi bunalımlara düşmelerine yol açabilmektedir.
Bilgisayar kaygısı: Kaygı, yeni bir şeylerin öğrenileceği ve değişmeye direncin olduğu durumlarda meydana çıkmaktadırBilgisayar kaygısı, bilgisayarı kullanma ihtimali olduğunda veya bilgisayar kullanırken ortaya çıkan korku ve endişe duyguları olarak tanımlanabilir bilgisayar olduğu yerlerden uzaklaşma hissi verdirmekte böylelikle bireyin toplumdan soyutlaşmasına neden olabilmektedir.
İnternet bağımlılığı : İnternet aracılığı ile öğretim etkinlikleri düzenlenebilmekte, alışveriş yapabilmekte, bir ya da daha fazla kişi ile aynı anda sohbet edilebilmekte,haberler takip edilebilmekte,araştırmalar hatta kimi durumlarda iş yerine gitmeden evden iş takibi yapılabilmektedir. Bununla birlikte bazı insanlar interneti zamanlarını öldürmek ya da sosyal yaşamdan uzak kalmak için kullanabilmektedir.Bu durum onların hem meslek hayatlarını hem de sosyal hayatlarını olumsuz yönde etkilemektedir.İnternetin kullanıcıların ruh halinde değişiklikler yaptığını gösteren 30’unun internetin kullanıcıların ruh hallerini olumsuz yönde etkilediklerini itiraf ettiklerini belirtmiştir.İnternet bağımlıları alkol, kumar, uyuşturucu bağımlıları gibi bağımlı oldukları sanal dünyadan uzaklaştıklarında acı çekmektedirler.
İnternet bağımlılığı, aşırı internet kullanılması isteğinin önüne geçilememesi ve internetten yoksun kalındığında aşırı sinirlilik hali ve saldırgan olunması durumu olarak tanımlanmaktadır. Aşağıdaki sayılan özelliklerin çoğu ile ilişkili olanların, muhtemelen internet bağımlısı olduklarını belirtmiştir.
· İnternet problemlerden kaçmak ya da bunalım, kaygı, sorumluluk veya çaresizliği bastırmak için kullanılıyorsa
· Aşırı internet kullanımı yüzünden ilişkilerini, işini, eğitim ve kariyer olanaklarını tehlikeye atıyorsa veya kaybediyorsa
· Sıklıkla bir önceki internet e bağlanma durumunu düşünüp, sonraki internet e bağlanma durumunun gelmesini bekliyorsa
· İnternet kullanımı kesildiğinde kendini rahatsız, huysuz, keyifsiz veya sinirli hissediyorsa
· Düşündüğünden daha uzun süre internet e bağlı kalıyorsa ya da bağlanma süresi hakkında yalan söylüyorsa
İnternet bağımlısı olan birey çevresi, arkadaşları ve ailesi ile geçireceği zamanı internette geçirir. Evinde ve işyerinde görevlerini aksatmaya başlar Bu durum kendisinin gerçek yaşam ortamından uzak kalıp, sanal dünyada hayaller kurmasına neden olur. Hem verimliliği düşer hem de içine kapanık birisi haline gelir.İnternetten ayrı kaldığı durumlarda kendisini huzursuz hisseder ve çevresine karşı sinirli davranır.İnternet bağımlısı olan birey kendini toplumdan yalıtır ve depresyona girebilir. Toplum ve arkadaş ilişkilerinde zayıflama etkileri doğurabilir. Carnegie Mellon üniversitesinde yapılmış olan bir araştırmaya göre web kullanımı arttıkça bireylerin kendilerini yalnız ve mutsuz hissetme duyguları daha çok artmaktadır.
( Özdemir.2000 )
FİZİKSEL SORUNLAR
Tekrarlanan Zorlama Yararlanması : İnsan vücudundaki kas grupları hızlı ve tekrarlı hareketleri yapmaya zorlandığında bilek, el, kol ve boyunlarda rahatsızlıklara yol açabilmektedir.Doğru yazı yazma ve duruş biçimi elverişli araçların kullanımı ve uygun çalışma alışkanlıkları bu rahatsızlıktan kurtulmanın en iyi yollarından bazılarıdır. Yazı yazarken en yaygın olarak yapılan hata, tuş kombinasyonları için eli gerdirmektir. Doğru olanı iki taşa birlikte basılacağı zaman, iki elin birlikte kullanılmasıdır. El bükülmeden klavyeye paralel biçimde ve düz durmalıdır.Yazı yazarken bileklere ya da önkola baskı olmamalıdır.Doğru olanı , yazı yazarken elin klavyenin üstünde bir şeye yaslanmadan durmasıdır.Bilek desteklerini yazı yazarken kullanmamalıyız.Bunlar, dinlenirken kullanılmak için tasarlanmamışlardır.Bilek desteklerinin boşluk tuşu ile aynı yükseklikte olması amacımıza hizmet edebilir.Eğer bileklerimiz bunlara dokunuyorsa bileklerimiz düşmeye başlamış demektir.Yapılan yanlışlıklardan birisi de yazı yazarken bazı bulunan fonksiyon tuşlarına basmak için parmakları germek yerine tüm eli hareket ettirmek doğrusudur. Klavyenin tuşlarına şiddetli basmak yerine hafif dokunuşlar yapılmalıdır (Harvard,2006)
Bilgisayarda kullandığımız fontun büyüklüğünün artırılması bizi olası zararlardan koruyabilir.Yazı uygun mesafeden okunamayacak kadar küçük olduğunda, kullanıcı öne doğru eğilmekte,böylece göz, boyun ve omuzlarda rahatsızlıklar olabilmektedir.Bilgisayarda çalışırken dinlenmek ve vücudu germek için çok sayıda mola vermek gerekir.Verilen bu aralarda el , bilek, kol,boyun,bacak ve omuzlar için uygun egzersizlerin yapılması fayda sağlayacaktır.Fareyi kullanırken hafifçe tutmak gerekir.Klavye ve fare yerine ses tanıma sistemleri kullanılabilir.
Karpal Tünel Sendromu :Bilekte bulunan median sinirine baskı uygulayarak yararlanmasından kaynaklanan bir rahatsızlıktır.Elde ve parmaklarda karıncalanma ve uyuşukluk hissi, bilek ve kolda zaman zaman omuza, boyun ve gövdeye veya ayağa yayılabilen ani ağrılar ve yumruğu sıkmada veya küçük nesneleri tutmada güçlük olarak belirtilerini gösterir.Sonuçta cisimlerin sıkı tutulamaması, belirgin güçsüzlük ve median Sinir tarafından kontrol edilen kaslarda zayıflamaya kadar götürür. (BSM,2006)
Bilgisayar Görme Sendromu :Sabit bir noktaya sürekli olarak bakmak ve bilgisayar ekranı gibi aygıtlara yakından bakmak ve bilgisayar ekranı gibi aygıtlara yakından bakmak gözleri yormaktadır.Aşırı ekran karşısında durma, uygun olmayan biçimde ekrana bakma ya da kalitesiz ekran kullanma gibi durumlarda göz yorgunluğu, baş ağrıları, çift görme, gözde kaşınma, kızarma ve yaşarma gibi rahatsızlıklar oluşabilir.Bilgisayar başında çalışırken sürekli aynı noktaya bakmaktan kaçınılmalı ve titreşimsiz ekranlar kullanılmalıdır.
Elektromanyetik dalgalar:Bireyler elektromanyetik dalgalar ile çok yüksek doz ve çok uzun süreli etkileşim içinde olmaları durumunda baş ağrısı ve dikkat bozuklukları gibi rahatsızlıklar çekebileceklerine ilişkin şüpheler hep olmuştur.
Uyku Bozuklukları Çekme Ve Verimliliğin Düşmesi : Bilgisayar ve internet bağımlılığı bireylerin uyku düzenlerini de bozabilmektedir.Kısa süreliğine bilgisayar başında oturan bir bağımlı, bilgisayarın başından uzun süre kalkamamakta,gecenin ilerleyen saatlerine kadar uyumamaktadır.Bu durum bireyde hem uyku düzensizliği oluşmakta hem de ertesi günkü okul ya da iş performansını olumsuz yönde etkilemektedir.
İnternetin sayılamayacak kadar çok faydaları olmakla birlikte güvenlik açısından bazı potansiyel riskleri de taşıdığı unutulmamalıdır. İnternette özellikle çocuklar için içerik açısından zararlı siteler ( yetişkin, ırkçılık ve bulunduran ) iletişim, ve ticari açıdan riskler bulunmaktadır. Yapılan bir araştırmada ailelerin güvenlik konusundan habersiz olmaktan çok interneti ekonomik bir ortam olarak gördükleri ve internetin akademik başarıyı artırdığına ve çağdaş yaşamın bir gerekliliği olduğuna inandıklarına işaret edilmektedir. Ailelerin çocukları internete bağlandığında güvenli kalabilmeleri için bazı temel internet güvenliklerini sağlamaları gerekmektedir.
İnternetin olası risklerinden kurtulmanın çözümü şöyle sıralanabilir :
· En yaygın kullanılan çözüm filtre konmasıdır.Filtreler yasadışı ve zararlı sitelere girişi engellerler.
· İnternete ulaşma zaman ve süresi kontrol edilebilir.
· Çocuğun ziyaret ettiği siteler izlenebilir.
· Sohbet odaları gibi bazı sitelere girişimi engel olunabilir.
· Kişisel bilgilerin yayınlanmasına engel olunabilir.
· Çocuklar için özel göz gezdiriciler kullanılabilir.
· Çocuklara internetin olası tehlikeleri anlatılabilir.
· Çocuğun ilgi duyduğu bilgilere ulaşmak için internette birlikte gezinti yapılabilir.
· Temel güvenlik kuralları konabilir.Güvenlik ilkeleri elde etmek için okulla ilişkiye geçilebilir ve onların tavsiyesi alınabilir.
· Bilgisayar herkesin görebileceği yere konulabilir.
· Tavsiye edilen ve zararlı olan sitelerin nasıl ayırt edileceği , başkalarında zarar görmeden bilgisayarın nasıl kullanılacağı ve olası risklerin kendilerince nasıl çözüleceği çocuklara öğretilebilir.
· Çocuklara kişisel bilgilerini yaymamaları, izniniz olmadan çevrimiçi kayıt formları doldurmamaları, sizin izniniz olmadan internette tanıştığı birisi ile buluşmaması,tanımadığı insanlardan gelen mesajları açmaması, kendisini rahatsız olduğunda size veya öğretmenine derhal bilgi vermesi gerektiği nedenleri ile açıklanabilir.